7 Şubat 2017 Salı

Aziz Yavuzdoğan ile karikatür üzerine bir röportaj...





















Bu haftaki röportajımızda, karikatürün usta ismi Aziz Yavuzdoğan ile görüştük. Kendisi ile karikatür sanatı üzerine hoş bir sohbet gerçekleştirdik... ~ Onurhan Alpagut ( İlkses Gazetesi)
- - -
Kendinizi bize kısaca tanıtır mısınız?
Uzun hikaye.. Ancak özetlemeye çalışayım... 1958 Eskişehir doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik  ve eğitim yıllarım Ankara'da geçti. 12 Eylül askeri darbesi öncesi siyasi ortamdan dolayı öğrenimim yarım kaldı. Askerlik görevim sonrası, aldığım bir davet üzerine İstanbul basınında meslek hayatım başladı. Uzun yıllar çeşitli gazete ve dergilerde çizerlik, grafikerlik, ve görsel yönetmenlik görevlerim oldu. 1989-1994 yılları arasında Kuzey Kıbrıs'ta, transfer olduğum Kıbrıs gazetesinde yine görsel yönetmen olarak ve yayın yönetmen yardımcısı olarak, bir dönem de Ortam Gazetesi'nde çalıştım. 

Tekrar dönüş yaptığım İstanbul'da, 2008 yılında ek yayınlar ve Miço çocuk dergisi görsel yönetmen olarak çalıştığım Milliyet Gazetesi'nden emekli oldum. Daha sonra kişisel yayıncılık yapmaya başladım ve kısa süreli FORUMEDEBİYAT ile FE DERGİ isimli iki ayrı edebiyat dergisi yayınladım.

2012 yılından bu yana ise aralıksız olarak aylık, Türkiye'nin ilk uluslararası mizah dergisi olan FENAMİZAH'ı dijital ortamda yayımlıyorum. Son iki yılı aşkın süredir, memleketim olan Eskişehir'de yaşıyorum ve Eskişehir'in en köklü gazetesi olan Sakarya Gazetesi için haftalık mizah dergisi hazırlıyorum. Ayrıca; Odunpazarı Belediyesi'nin Gençlik Merkezi'nde, üniversite öğrencilerine karikatür eğitmenliği yapıyorum...

Karikatür ile olan ilgi ve alakanız nereden gelmekte? Hikayeniz nedir bizimle paylaşırmısınız?
Öncesinde resim çalışmalarım vardı. İlkokul çağlarına kadar uzanır. 4. Sınıftayken bir öğrenci arkadaşımı (hiç unutmam, Giresunluydu ve adı Mustafa idi) kıskanmakla ya da imrenmeyle diyelim, çizgiyle haşır neşir olmaya başladım. Sonrası geldi. Yakın bir derinlikteymiş demek ki, arkadaşıma imrenmem bahanesi olmuş... İlkokul, ortaokul, lisedeki resim yarışması başarılarımın ardından, karikatür ilgimi çekti ve çalışmalarımı İstanbul'daki çeşitli mizah dergilerine gönderdim. Yayımlanmaya başlamasıyla da daha çok ilgimi çekti karikatür. Fakat ilginçtir diğer yandan grafik tasarımla da ilgileniyordum ve meslek hayatımın uzunca bölümünde karikatür hep ikinci planda kaldı.

Karikatür ile olan bu yolculuğunuzda yanınızda kimler oldu? Destek gördünüz mü?
Doğrusu teknik anlamda somut bir yardım görmedim. Ancak karikatürün duayen isimleriyle, ustamız ağabeylerimizle çeşitli ortamlarda bir arada olma şansı buldum. 7 yıl Karikatürcüler Derneği Yönetim Kurulu'nda dernek sekreteri olarak görev yaptım. Bu bağlamda, çizgi yolculuğumda fikir verenler, yönlendirenler mutlaka olmuştur. Örneğin; Tonguç Yaşar, Yurdagün Göker, Güngör Kabakçıoğlu, Eflatun Nuri,İbrahim Ersaraç ve Raşit Yakalı isimlerini sayabilirim.

Karikatürün tanımı size göre nedir? Nasıl olmalıdır?
Karikatürün bir çok ezber tanımı var. Aynı zamanda çok tartışılır bir çizgi sanatıdır ve çok çeşitli yorumlarda yapılmaktadır. Yok yazılı mı olsun, yazısız mı filan... Doğrusu ben pek bu tür tartışmalara girmiyorum. Buna karşın yine de en anlaşılır biçimde söylemek gerekirse; Karikatür özünde çizgiyle anlatım sanatıdır. Bu bağlamda dünyanın her köşesinde anlaşılır, evrensel bir dili vardır. Yazılı karikatürler de olmalıdır elbette fakat bu tür çalışmalar yerel olarak kabul edilir.

Aslında karikatürün tanımı aramadan önce "mizah nedir?"in yanıtını yerine koymak gerekir. Batıda "humour" olarak adlandırılan mizah,insanları gülmeye, düşünmeye yönlendiren, resimle, karikatürle, yazıyla ya da konuşmayla ortaya konan bir sanat biçemidir. Mizah, güldürmek amaçlı ise de, gülmenin bir anlam kazanabilmesi için iyiliğe hizmet, kötülüğü de incitmesi gibi bir işlevi vardır/olmalıdır. Bunun yanı sıra mizah, hiç bir ideolojinin, politik ya da her hangi bir görüşün yandaşı değildir. Kendine özgü güçlü bir muhalif ideolojisi
vardır ve başka ideolojilere gereksinimi yoktur. O kadar ki; kendine muhalif edecek kadar cesurdur. Bu bağlamda aynı zamanda mizah, bir bakıma kendi kendisinin de güçlü iktidarıdır. Uzattım farkındayım. Söylenecek çok söz var ancak bir röportaj için bu kadarla yetinelim, değil mi?


Bir sanat dalı olan karikatürün, diğer sanat dallarından ayıran fark nedir?
Bazı edebiyatçı dostlarımız, açık yüreklilikle ve imrenerek der ki; "Bizlerin sayfalarca anlatmak zorunda olduğumuzu, sizler bir kaç  çizgiyle başarabiliyorsunuz." Bu yorum, karikatürü diğer sanat
dallarından ayıran bir fark mıdır, bilemem ama kuşkusuz doğru bir saptamadır. Ben de onlara diyorum ki bunun üzerine ek olarak; Evet üstelik evrensel dili ile bir çevirmene de gereksinim duymayan bir sanattır, karikatür...

Sizin çizginiz nedir?
Ben felsefeyle iç içe olan biriyim. Bununla ilintili olarak mistizm de vardır biraz. Sanatsal çalışmalarım bu çizgide oluyor çoğunlukla. Ancak piyasa işi çizdiğim karikatürler de yok değil ve o kişi ben değilim aslında.

Karikatürcülerimiz günümüzde sizce çizgilerinde kendilerini diledikleri gibi ifade edebiliyorlar mı? Sansür var mı?
Gittikçe rahatsız olan bir toplumun, çoğunlukla arızalı bireyleri arasında kendini rahat hisseden çizerler de vardır, olmayanlar da. Karikatürcünün ne çizdiğine bağlı ve çizdiği ile birilerini, bir şeyi rahatsız edip etmediğiyle ilintili bir durum. Aslına bakarsak, benzetmede hata olmaz, karikatürcünün kendisi rahatsız olmalı ki, hedefe yönelsin. Ama dediğim gibi çizerin tercihine bağlı. Laylay lom bir seçenek de var ve saygı duymak gerekir. Sansür elbette var. Hep oldu ve olacak. Yalnızca bizim ülkemize özgü değil ki. Bizde sanki biraz daha ağır ve sancılı bir durum. Böyle bir ortam içerisinde, insan ister istemez, otosansür yoluna da gidebiliyor. Özellikle, çalıştığı bir kuruma bağlıysa. Aslında uluslararası karikatür yarışmalarında karikatürcüler kendilerini daha özgür hissediyorlar
bence...

Karikatürde argo kullanılmasını ne kadar doğru buluyormusunuz? Mizahta argo kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Argo yaşamın içerisinde. Yalnızca karikatürle ilişkilendirmek eksik kalır. Hemen toplumun her bir bireyi, ağzına geleni söylüyor zaten. Argo kullanımında sakınca yok fakat, zekice yapılmalı. Ben, açık saçık, hakaret içeren küfürden söz etmiyorum. Sözcüklerin bir kabahati yok. Onu nasıl ve hangi niyetle söylediğimiz önemli. Siz günümüzde ki mizah dergilerinde kullanılan uslubu kastediyorsunuz aslında, anlıyorum. Benim tarzım değil demekle yetineyim. Fakat, halkın "A"sına koyan müteahhitleriin yaşadığı ülke gerçeğinde, karikatürün de "A"sına koyanlar var, n'apalım. Bu modeller böyle.

Günümüzde mizahın geldiği son nokta nedir? Biliyorsunuz, çok sayıda mizah dergisi kapandı yada zorluklarla ayakta duruyor, keza mizahçılarımızda öyle geçinmekte zorlanıyorlar. Sizin düşünceleriniz
nedir?

Mizah dergileri iyi - kötü satıyor. Asıl sorun, karikatürün günlük gazetelerden yok olması. İşin özünde, "acaba günümüzda gerek çizgi olarak gerekse espri düzeyinde kaliteli bir çizer kaldı mı ki ülkede?sorusunu sormak gerekiyor. Bir başka açıdan bakarsak, mizah dergileri dışında da var olan kariikatürden haberdar olmak gerekiyor. Günümüzde tüm olumsuz koşullara karşın, az sayıda da olsa ülkemiz karikatürünü uluslararası yarışmalarda başarıyla temsil eden arkadaşlarımız var. Medyada yer alamadıkları için bilinmiyorlar.

İlk karikatür çiziminizi hatılıyormusunuz? Nasıl bir karikatürdü bize biraz bundan söz eder misiniz?
Ankara'dayken, İstanbul basınına gönderdiğim çizimler vardı. Çivi mizah gazetesi vardı. İlk çizimim orada yayımlanmıştı. Aslında esprisi olmayan bir çalışmaydı. Çivi'nin karikatürcü kadrosunu, üst üste yığdığım, karikatür-portreleri çizimiydi... Fakat daha öncesinde ortaokulda, basılı yayın olan okul gazetesinde de çizmiştim.

Karikatür anlamında ne tür etkinliklerde bulunuyorsunuz?
Sayısız etkinliklere katıldım. Özellikle Karikatürcüler Derneği genel sekreteri iken, bir çok belediye festivalleri ile üniversite etkinliklerimiz oldu. Bunun yanı sıra kişisel olarak da ülkemizin pek çok şehrinde çok sayıda özel okulllarda, çocuklarla ve gençlerle karikatür çalıştayı yaptımve hala  sürdürüyorum bu tür etkinlikleri.

Bunlarla ilgili ilginç bir anınız varsa bizimle paylaşır mısınız?
Yaşamımızın çeşitli dönemleriyle ilgili hepimizin belleğinde çok sayıda iz bırakan anıları vardır, öyle değil mi... Bunlardan bir tanesini söyleyim, çok ilgimi çekmişti. Bandırma'da festivaldeydik. Gençlerle karikatür atölyesi yapmanın yanı sıra, bazı arkadaşlarımız gönüllü olarak halkın portrelerini çiziyordu. Ben de bir kaç portre
çizdim. Bu arada hiç farkında değilim, bizleri izleyen kalabalık içerisinde küçük bir kız çocuğu, çok amatör de olsa. bana pek benzemese de, çaktırmadan masada karşımda otururken benim karikatür portremi çizmişti. Çok duygulanmıştım. Bir çok usta karikatürcü arkadaşımın çizdiği portrelerim vardı fakat bu başka bir şeydi. Sonra
bu bende alışkanlık yarattı ve gittiğim kimi etkinliklerde zaman zaman amatör çizerlere kendi portremi çizdiriyorum.

Düzenlenen karikatür yarışmaları ile ilgili düşünceleriniz nedir? Olumlu yada olumsuz?
Gençlik yıllarımda bir kaç önemli uluslararası yarışmalara katılmıştım. Ancak bukonuda hem biraz isteksizim hem de yıllar geçtikçe bu tür yarışmalara hakkında bazı farkındalıklarım oldu. Ve artık katılmıyorum. Bazı çizer arkadaşlarım kızacaktır bana, ancak çok sayıda bizzat jürisinde bulunduğum yarışmalar da dahil olmak üzere
olumsuz gözlemlerim ve deneyimlerim oldu. Gerek yurt içinde ki gerekse yurt dışında ki karikatür yarışmalarında, ahbap çavuş ilişkilerinin etkisi olduğu gerçeğinden söz edebiliriz. Bu demek değil ki, kötü bir
çalışmaya ödül veriiliyor. Demek istediğim iyi çalışmaların içerisinde, önceliğin her zaman jüriye yakın olan isimlere verildiğidir.

Eklemek istedikleriniz?
Söyleşi için çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, Eskişehir'de hazırladığım mizah dergisine katkıda bulunan İzmirli karikatürcü arkadaşlarıma da ayrıca teşekkürleriimi iletmek isterim, sizin aracılığınızla. İzmir’de ki yoğun karikatür ve mizah çalışmalarını, etkinliklerini büyük bir keyifle takip ediyorum. Başta Mustafa Yıldız olmak üzere iletişimde olduğumuz İzmirli tüm çizer arkadaşlarımızla memnuniyet verici işbirliğimizin, dostluğumuzun sürmesini diliyorum. Selam ve sevgilerimle.

Röportaj: Onurhan Alpagut, İlkses Gazetesi, İzmir, 6 Şubat 2017 pazartesi.)

- - -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.